Hazret-i Mûsâ Göz Ağrısından Nasıl Kurtuldu? - Dua Melekleri | Dua Sitesi

Hazret-i Mûsâ Göz Ağrısından Nasıl Kurtuldu?

Bir gün Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm göz ağrısına tutulmuş. Gözleri o kadar çok ağrıyor, o kadar çok zahmet çekiyormuş ki feryâd ederek Tûr'a çıkmış. Hazret-i Mûsâ yolda giderken etrafdaki otlar kendisine nidâ etmişler, "Yâ Mûsâ! Bizi topla ve gözüne sür ki gözün iyi olsun" demişler. Mûsâ Peygamber, onlara hiç dönüp bakmamış ve doğru Tûr'a çıkıp münâcâta başlamış. Münâcâtın sonunda Cenâb-ı Hakk'a şöyle niyâz etmiş :
Allahım! Gözümün ağrısından tâkâtim kesildi, perîşân oldum. Senin "وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ ve izâ mariztü fe hüve yeşfîn / Hastalandığımda bana şifâ veren O'dur" âyetini kendime devâ ve şifâ ediniyorum. Buraya gelirken bazı bitkiler bana şifâ verici hâssalarını bildirdiler ama ben onlara kulak asmadım, senin buyruğunu dinlemeye geldim.
Cenâb-ı Hakk buyurmuş ki :
Yâ Mûsâ! Gözünün şifâsını istiyorsan onları dinle, çünkü ben her derd için bir devâ, her maraz için bir şifâ yaratmışımdır.
Hazret-i Mûsâ, Tûr'dan dönerken, kendisine nidâ eden bitkileri alıp onları gözüne sürmeye başladı. Gözleri eskisinden daha da beter oldu. Hazret-i Mûsâ feryâd ederek yine Cenâb-ı Hakk'a yalvarıp, yakarınca kendisine Hakk tarafında şu hitâb geldi :
Ben sana o bitkileri koparıp yüzüne sürerek hiç zahmet çekmeden şifâ bulursun demedim. Ben sana hekimlere, eczâcılara git, onların o bitkilerden elde ettikleri eczâları satın al ve sürme yapdıkdan sonra gözüne sür dedim. Şifâyı ancak böyle elde edersin.
Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm Cenâb-ı Hakk'ın emrettiği gibi yaptı ve gözleri şifâya kavuşdu.
 
Hazret-i Mevlânâ'dan nakledilen bu kıssa hikmetlerle doludur. Bunlardan bazılarına kısaca temâs edelim :

  • Aslında her iş Hakk'ın dilemesi ile olur ama Cenâb-ı Hakk her şeyi sebeblere bağlamışdır. Bir işi gerçekleştirmek ancak sebeblere yapışmakla mümkündür. Yemek yemeden doyamayız, su içmeden kanamayız, okumadan, dinlemeden anlayamayız, konuşmadan, yazmadan anlatamayız. Bütün bunlar için hep sa'y u gayret lâzımdır. Zahmetsiz kazanç olmaz. İster maddî olsun, ister manevî olsun her hususda kazanç, ilerleme ve yükselme hep gayrete ve çalışmaya bağlıdır.
  • Cenâb-ı Hakk'ın her şeyi sebeblere bağlamasının hikmetlerinden biri de mahlûkatı birbirine bağlamasıdır. Bu da bir tevhîd sırrıdır. Her şey bir başka şeye muhtâcdır. Hiç bir şeye muhtâc olmayan ancak Allah'dır. Eşyâdan eşyâya, eşyâdan insana, insandan insana erişen fayda ve yardım aslında yine Allah'dan gelmişdir ama sebebler buna perde olmuşdur.
  • Cenâb-ı Hakk'ın insanları insanlara muhtâc etmesinde de büyük hikmetler vardır. Bunun sebebi, insanlar birbirleriyle iyi geçinsinler, birlik olsunlar, birbirlerine sırt çevirmesinler, kimse kimseyi kendinden dûn görmesin, herkes birbirine hürmetkâr olsun diyedir.
  • Ne hikmetse insanların çoğu hep zahmetsiz kazanç peşindedir. Meselâ rızkının artmasını ister ama çalışmak istemez. Hastalığından kurtulmak ister ama perhize riâyet etmek istemez. Bilmek ister ama okumaya, dinlemeye sabrı yokdur. Cennete girmek ister ama ibâdetle tâatla alâkası yokdur. Dervîş olmak ister ama nefsi ile mücâdele etmek hiç işine gelmez.

Ol görür ki mâverâyı çeşm-i 'irfân andadır
Ol bilir ki mâcerâyı sırr-ı Sübhân andadır
Mir`ât-ı Kur`ân ile görür gören hikmet nedir
'İlm-i hikmet mektebidir nûr-i îmân andadır

Yorum Gönder

0 Yorumlar