Tarîkat, bid'at karışmamış dîn, tembellik gösterilmeden yapılan ameldir. Tarîkat, bütün uzuvları zabt u rabt altına almak ve ömür boyu vakte riâyet etmekdir. Tarîkat, bâtını kirlerden temiz tutmak ve bütün uzuvlarla zikre devâm etmekdir. Tarîkat, bid'atı olmayan bir dîne, riyâsı olmayan bir kalbe, şehvete tâbî olmayan bir nefse sâhib olmakdır.
Yolumuz Kitâbullah ve Sünnet-i Nebevî yoludur. Bilmiş ol ki, dervîş sünnete ittibâ ettiği müddetçe doğru yoldadır, sünnetden yüz çevirdiği an, doğru yoldan sapmışdır. Bizim yolumuz istememek, esirgememek ve biriktirmemekdir. Bu yolda yürüyen kişi, her şeyin Allah'ın yed-i kudretinde olduğunu bilmelidir. Her kim ne için yaratılmışsa o şey ona kolay gelir. Sâlik, şerîatın koyduğu hudûda riâyet etmelidir. Yardım Cenâb-ı Allah'dandır. Temkîn makâmına ulaşamayanların bazıları galebe-i hâl ile ölçüyü kaçırmışlar ve hudûdu aşarak iddiâ sâhibi olmuşlardır. Bir kısım insanlar, hüsn-i zanları sebebiyle, bazıları da cehâletleri sebebiyle bunlara tâbi' olmuşlardır. Her iki zümre de büyük bir tehlike içindedir.
İyi bilesin ki, tarîkat, süt gibi beyaz bir yoldur. Tarîkatın zâhiri de, bâtını da, sözleri de, fiilleri de hep şerîatın hudûdu içerisindedir. Şerîata aykırı olan her yol zındıkların yoludur. Tarîkat, dâimâ şer'î hudûdlar içerisinde kalarak Allah'ın yasakladığı her şeyden sakınmakdır. Bunun dışında bir tarîkat aslâ mümkün değildir. Çünkü hakdan gayrı her şey ancak dalâletdir.
Dervîşlerin 'amelleri şerî'at-i Rahmân olur
Ef'âl ile ahvâlleri tarîkat-i Kur`ân olur
Dervîşlerin hep 'âdeti gece gündüz Hakk tâ'ati
Zâyi' etmezler sâ'ati ticâret-i Sübhân olur
Hazret-i Pîr Efendimiz, tarîkatlara mahsûs bir takım usûl, erkân, âdâb ve merâsimler hakkında da şu mühim tenbîhâtda bulunuyorlar :
Tarîkata mensûb olan bazı kimseler, sonradan bir takım âdetler çıkarmışlardır ki, irfân sâhibi olan tarîkat erleri bunları ibâdetlere vesîle olarak kabûl etmişler ve bu âdetlerin bid'at-i hasene olduğunu beyân etmişlerdir. Tarîkat erleri, ibâdete vesîle olan bu gibi işlerle, insanların ibâdet ve tâate bağlanmalarını sağlamışlar ve bu âdetler vâsıtâsıyla insanları kötü alışkanlıklardan kurtararak arındırmışlar ve tertemiz hâle getirmişler ve böylece onları hep şerîat dâiresinde tutmuşlardır. Bu usûl, âlemlerin efendisi Peygamber Efendimizin tatbîkâtından alınmışdır. O'nun sünnet-i seniyyesinde buna kıyâs edilebilecek bir çok misâl vardır. Ne var ki irfân sâhibi olmayan ve kemâle ermemiş olan bir takım kişiler bu tür âdetleri yücelterek, bu âdetleri âdetâ ibâdet kabûl etmişlerdir. İyi bilesin ki, ibâdetleri ihmâl edip âdetlerle iştigâl eden bu gibi kimseler, muhakkak ki kâfileden geri kalıp aç ve susuz olarak yollarda kalmışlardır.
Ey sâlik! Âdetleri ibâdetlerle karıştırmakdan şiddetle sakın! Çünkü güzel ve mubah olan âdetler mahlûk olan insanın aklıyla ortaya çıkartılmışdır. Halbuki ibâdetler kâinâtın yaradıcısı Yüce Allah'ın emriyle konmuşdur. Mahlûk olan insanın aklıyla, Hâlık olan Allah'ın emri arasında ne büyük fark vardır!
Bu türlü âdetler husûsunda ancak şunu diyebilirsin : "Kendisine ittibâ edilecek olan ancak Allah'dır. Ben, Allah'a yaklaşmak maksadıyla kendimi O'nun gadab etmeyeceği bazı âdetlere alıştırıyorum".
"وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ vallahu veliyyül müttakîn / Allah müttakîlerin dostudur".
Serây-ı dîn esâsıdır şerî'at
Tarîk-i Hakk hüdâsıdır şerî'at
Budur evvel kapu dergâh-ı Hakk’a
Ki yolun ibtidâsıdır şerî'at
Dahî bununla hatm olur bu yollar
Bu râhın intihâsıdır şerî'at
Bu nefs-i kâfiri katletmek için
Hakk’ın hükm-i kazâsıdır şerî'at
Cihâd-ı ekber eden ehl-i diller
Kulûbunun safâsıdır şerî'at
Tarîkat kârbânının önünce
Delîl ü muktedâsıdır şerî'at
0 Yorumlar