Hazret-i Mevlânâ bir gün halvethânesinde namaz kılarken, içeriye bir adam girmiş, "Fakîrim, hiç bir şeyim yok" diye seslenmiş. Hazret-i Mevlânâ namazda istiğrak hâlinde olduğundan adamın içeri girdiğini de söylediklerini de duymamış. Adam Hazret-i Mevlânâ'yı ol hâlde görünce, mübârek ayağının altından halıyı çekip almış ve gitmiş. Hazret'in bendegânından biri, halının çalındığını öğrenince ok gibi fırlayıp adamı aramaya başlamış. Onu bit pazarında halıyı satmaya çalışırken yakalayıp yakasından tuttuğu gibi Hazret-i Mevlânâ'nın huzûruna getirmiş. Yolda gelirken de adamı iyice paylamış. "Sen ne aşağılık bir adamsın. Sende hiç utanma yok mu? Sen Allah'dan korkmaz mısın? Namaz kılan insanın altından halıyı alıp götürmek de ne demek! Üstelik o halısını aldığın zât büyük bir Allah dostudur" filan diyerek adamı iyice terletmiş. Nihâyet ikisi birlikde Hazret-i Mevlânâ'nın huzûruna geldiklerinde, Hazret-i Mevlânâ bendesine dönerek ona şu ihtarda bulunmuş : "Yapdıysa ihtiyâcından dolayı yapmışdır, onu ayıplamamak, mazur görmek lâzım. Bize düşen halıyı ondan satın almakdır". Kötülüğe kötülükle karşılık vermek avâmın işidir. Nefsini terbiye ederek, gadab gibi kîn gibi şeytânî sıfatlardan kendilerini arındıranlar ise kötülüğe kötülükle karşılık vermezler, kötülük yapanı affediverirler. Kötülüğe iyilikle karşılık vermek ise, kahrı da lutfu da hoş karşılayan, celâli de cemâli de bir bilen evliyâullahın şiârıdır.
0 Yorumlar