Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin vâlide-i muhteremesi Hazret-i Âmine radıyallahu anhâ vâlidemiz diyorlar ki, "Ben diğer kadınlar gibi ağrı, sızı, hayız ve nifas görmedim". Annesi Resûl-i Ekrem'i arabî aylardan Rebîulevvel ayının on ikinci gecesi Pazartesi gecesi duhâ vakti, sünnetli, göbeği kesik ve gözleri sürmeli olarak dünyâya getirdi. Hazret-i Âmine, "Benden doğar doğmaz secdeye kapandı ve mübârek dudakları oynadı" diyor, böyle rivâyet ediyorlar.
"Efendi, hiç yeni doğan çocuğun dudağı oynar mı?" diye sorarsan, Allah Kur`ân'da Îsâ Peygamber'in kundakda iken konuştuğunu söylüyor ya! Îsâ Peygamber'e lâyık görüyorsun da Hazret-i Muhammed'e, hem de bütün peygamberlerin seyyidi olan Muhammed'e konuşmayı lâyık görmüyor musun?!
Hazret-i Âmine, "Bir şey söylüyordu, aldık, kulağımızı verdik dinledik, 'ümmetim, ümmetim' diyordu" diyor.
Âmine hâtûn der ol hayrü'n-nisâ
Çünkü yere düşdü ol hayrü'l-verâ
Bakdım anın hey'etine ol zamân
Secdeye varmış o nûru'l-müste'ân
Kulağım ağzına vurdum dinledim
Himmetini gördüm ol dem ağladım
Yalvarıp Mevlâ'sına der yâ Ganî
Çün 'anâ iklîmine saşdın beni
Bana bağışla bu 'âsî ümmeti
Çekmeyem tâ rûz-ı ferdâ kürbeti
Ümmet isen anla ey ehl-i basar
Bu söze insâf ile eyle nazar
Doğduğu dem yokladı ol ümmetin
Sen anar mısın hiç anın sünnetin
O akşam olan hâdisât. Mecûsîlerin bin senelik ateşi söndü. Ateşe tapan mecûsîlerin bin senedir yanam ateşi o gece söndü. Sâve gölü kayboldu, yok oldu. Kabe'deki bütün putlar yüz üstüne kapandılar. Kabe'nin her bir rüknü birbirine selâm vererek, Hazret-i Peygamber Muhammed Mustafâ'nın geldiğini tebşîr ettiler yani müjdelediler. İran şâhının sarayının on dört küngüresi yıkıldı yani on dört tâne kubbesi çökdü. Şâh bunu sordurdu, dediler ki, "Bir peygamber gelecek, onun ümmeti senin devletine nihâyet verecek fakat senden sonra on dört pâdişâh geçecek" dediler. "Oooo çok vakit, on dört pâdişâh uzun bir zaman" dedi. Halbuki öyle olmadı, kırk sene zarfında on dört pâdişâh geçdi, Hazret-i Ömer zamânında İran İslâm'a kalb olundu.
Bu gece kim doğdu bunda tıfl-ı pâk
Sînesi cümle mülûkun oldu çâk
Korku düşdü cümle küffâr içine
Düşdü âteş san 'alefzâr içine
Bu gece âteşperestin odları
Söyünüp sındı fezâdan odları
Sâve'nin şehrinde ol bahr-i sagîr
K'anda var idi kilîsâlar şehîr
Çünkü deryâ-yı 'ulûm etti zuhûr
Yere gavr oldu o deryâ oldu şûr
Çatladı Kisrâ'nın eyvânı bu dem
Ehlinin kalbine düşdü hemm ü gam
Yatmadı kasrında Kayser bî-hümûm
Kesr olup Kisrâ eridi misl-i mûm
0 Yorumlar